NATO'nun Gizli Terör Örgütü

İtalya’da Gladio

NATO'nun Gizli Terör Örgütü
Essay in: NATO'nun Gizli Terör Örgütü

Autor: Jens Mecklenburg (editor)
Publisher: Sorun Yayınları
Published in 2000

12 Aralık, 1969 öğleden sonra Mailaender Piazza Fontana Ulusal Tarım Bankası’nda bir bomba patladığında ve 17 ölü, kısmen ağır 84 yaralıya yol açtığında, çeşitli sol grupların devleti, faşistlerle sıkı işbirliği içinde asli fail olarak teşhis etmesi uzun sürmedi. “Stragi di stato”, yani devlet katliamı dendi bu suikasta ve diğer kanlı faşist bombalı suikastlara. Ancak öncelikle, bir pazar gününün ardından gelirlerini bankaya yatırmakta olan köylülerin kurban gittiği suikastın çevresindeki karışıklıkların gerçek boyutunu o zaman hiç kimse tahmin edemiyordu. Bir savcının, faşist Mussolini -devletinin armasındaki Roma palyoşu -Gladio adını taşıyan bir askeri- gizli servis yapısına ilişkin ipuçları ve faşist teröre katılımını, varlığı artık resmi olarak da reddedilemeyecek kadar ısrarla kovalaması 1990 sonlarını buldu. Gerçi 70’li yıllardan beri araştırmacılar sürekli olarak Gladio-izlerine rastlamışlardı, ama çoğunlukla resmi kanal onları durdurmuş ve suikastlere kurban gitmişlerdi. Nihayet Ekim 1990’da İtalyan hükümeti Gladio’nun varlığını kabul etti.

Bugün Gladio’nun “küçük bir hata” ve bir düşman işgaline karşı salt bir NATO-paralel yapısı da olmadığı, aksine İtalya’nın gizli servisleri, gerici ve faşist çevreleriyle işbirliği içinde ülkenin politik gelişimine müdahale etmek için CIA tarafından bilinçli olarak inşa edilmiş ve doğrudan ona bağımlı bir kuruluş olduğu açıktır. Bu yüzden Gladio’nun ideolojik temeli faşizm değil, Soğuk Savaş mantığı içerisinde katı bir antikomünizmdi. Bu, faşistlerin ötesinde, hedeflerine ulaşmak için, terörden, askeri darbeden teknokrat hükümetine kadar tüm opsiyonlara açık olan geniş bir otoriter sağı da birleştirmekteydi. Böylece Gladio, İtalya’nın savaş sonrası tarihinde, her seferinde ardından zecri önlem mekanizmasının geliştirilmesi, özel yasalar ve burjuva özgürlüklerin tasfiyesi gelen, bütün darbe tasarılarına da karışmıştı. Yani Gladio ne bağımsızlaşmıştı ne de yanlış yönetiliyordu, aksine tam da yapması gereken şeyi yapıyordu. Gizli servis belgeleri, 1972’ye kadar gladyatörlerin büyük bölümünün Kuzey İtalyan sınır bölgelerinden geldiklerini ve Gladio’nun en azından kısmen bir istila halinde askeri bir gizli yapı sayılabileceğini de kanıtlamaktadır, oysa sonraki gladyatörler tüm ülke sathına dağılmışlardı ve bu da iç görevlerin açık bir ağırlığını göstermektedir.1

Gladio hücre yapısına sahipti ve aynı zamanda merkezi olarak, Sardunya’daki bir eğitim kampından koordine edilmekteydi. Ancak Gladio katıksız bir askeri yapı değildi. Modern savaş yönetimi, dahili de olsa, daha fazlasını talep eder ve böylece en az 34 gazeteci, gerici savaş mekanizmasının maaş listesinde bulunmaktaydı. Buna ilaveten İtalyan ve yabancı gizli servislerin, Carabinieri, ülke içinde ve dışındaki faşist terör grupları ve örgütleri, ordu, hükümet, polis, mafyavari yapılar,2 iç düşmana karşı mücadelede gizli localar: sendikalar, PCI (Partito Communista Italiano) ve sol ile içice geçmişliği söz konusuydu. Gladio’nun faaliyet listesi bugüne dek henüz tam olarak açıklığa kavuşmamıştır, bunun bir nedeni de herhalde İtalya’nın politik sisteminin yıkılacak olmasıdır çünkü çok fazla şahsiyet çok derinlemesine işin içine karışmıştır. Parlamenter Antimafya-Komisyonu Başkanı’nın açıkladığı gibi, “onlarca yıldır Mafyanın devletle ortaklık ilişkisinin olduğu” yerde, kapsamlı bir aydınlatmadan kimin çıkarı olabilir. “Ortaklık kuralı herkes için geçerliydi, politika için, savcılık için, polis için ve Carabinieri için.”3

1993 sonunda ortaya çıktığı gibi gizli servisler iyi de bir para kaynağıydı. Gizli servis çalışanları, yılda yüzlerce milyon DM’ın aktığı usulsüz fonlar kurmuşlardı. Bunlarla illegal işler yapılıyor ve rüşvetler ödeniyor, aynı zamanda kendi maaşlarını arttırıyorlardı. Askeri güvenlik için gizli servisin (Sisde), aralarında eski şefi Riccardo Malpica’nın da bulunduğu en az altı çalışanı kişisel olarak 60 milyon DM’dan fazla servet edinmişlerdir. 1982’den beri bütün İçişleri Bakanları bundan sadece haberdar olmakla kalmamışlar, aksine kendileri de yüksek meblağlar almışlar.
İfşaattan pek kimsenin çıkarı olmadığı göz önünde bulundurularak, Gladio’nun veya benzeri bir şeyin hâlâ var olup olmadığı merkezi sorununu yanıtlamak pek mümkün değil. Ortaya çıktıktan sonra sözüm ona tasfiye üzerine sürekli yeni bilgiler yaygınlaştırıldı. Önce, 1970’de Gladio’dan vazgeçildiği söylendi, sonra bugün mafya ile ilişkileri olduğu ve bir gazetecinin öldü­rülmesine azmettirme kuşkusuyla mahkeme önüne çıkmış bulu­nan zamanın Başbakanı Giulio Andreotti tasfiyenin 1972’de gerçekleştiğini, sonra bu yapının 80’li yıllarda hâlâ aktif olduğunu iddia etti ve nihayet bugün hâlâ aktif olduğunu bile reddedemedi. Başlangıç noktaları, Andreotti tarafından verilmiş olan ortaya çıkış tarihi Kasım 1956’dan da çok gerilere gitmektedir; savaş sonrası dönemin antikomünist gizli örgütlenmelerinde yatar.
 
Antikomünist Tümenlerden Gladio’ya
ABD daha savaş sonrası dönemde, İtalya’da iç politik gelişmelere etkide bulunabilmek için gizli yapılar kurdu veya İkinci Dünya Savaşı’ndan kalanları geliştirdi. Mart 1954’e kadar yabancı topraklarda bütün gizli operasyonlar CIA’in Office of Special Projects’in emri altındaydı, sonra orduyla bir işbirliği, Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ve Başkan’a karşı bilgi verme yükümlülüğü getirildi. Gizli yapılar “Stay Behind” (1950) ve “Demagnetize” (1952) planları çerçevesinde geliştirildi. CIA belgelerine göre operasyonların hedefi, öncelikle Fransa’da ve İtalya’da komünist partileri zayıflatmak ve maddi imkânlarını, hükümetler ve öncelikle sendikalar üzerindeki etkinliklerini sınırlamaktı. Komünizmin İtalya’ya sıçrama tehlikesini önlemek önceliğe sahipti ve her türlü aracı haklı göstermekteydi. Ayrıca, planlar onların egemenliğini sınırladığı için, hükümetlerin bundan haberdar edilmemesi gerektiği tespit ediliyordu.4 Böylece hükümet her ne kadar resmen anlaşma hakkında bilgilendirilmediyse de Andreotti’nin Ekim 1990’da açıkladığı gibi, “savaş sonrası dönemin bütün başbakanları bu paralel servisin varlığından haberdardı”. İtalya’da Gladio’nun kurulması, 1949’da NATO’ya katılım sırasında -yeni katılan bütün ülkelerin kabul etmek zorunda oldukları- gizli bir ek anlaşmayla imzalanmıştır.
İtalya’da savaştan sonra gerçek bir “Nazi tasfiyesi” olmamıştı. Faşist devletin memurlarının çoğu görevde5 kaldı ve savaştan sonra güvenlik organlarına girmiş bulunan partizanlara karşı bir temizlik eylemi başladı. Hıristiyan Demokrat Parti DC (Democrazia Christiana) İçişleri Bakanı Mario Scelba6 polisin yeniden yapılanmasını faşizmdeki rolüne sadık kalarak yürüttü. Her ikisi de RSI7 döneminde Mussolini’nin şahsi çalışma kurmayına dahil olan İtalyan polisinin şefleri Giovanni Carcaterra (1953-1960) ve Angelo Vicari’ye (1960-1973) merkezi bir işlev düşmüştür. Daha sonra Scelba şöyle övünmüştür: “(...) 1947’de, polisin içine sızmış olan 8.000 komünisti uzaklaştırdım ve 18.000 çok güvenilir polis görevlendirdim. (...) Ben (...) bir dizi sıkıyönetim gücü yarattım, bir ayaklanma durumunda otomatik olarak her türlü iktidarı ele geçirecek ve aynı zamanda ayaklanmanın resmi güçlere karşı yönelmesine izin verecek resmi ağa paralel, ama onun üstünde bir ağ yarattım.”8

10 Şubat 1949’da Roma ABD elçiliğinin bir telgrafı ABD Dışişleri Bakanlığı’nı şöyle bilgilendiriyordu: “Şimdi İtalya da, yapısal ve örgütsel bakımdan belirleyici bir unsur olarak eski faşist gizli polisin temsilcileriyle, İçişleri Bakanlığı altında benzer antikomünist gizli polis örgütleri kuruluyor.”9
Carabinieri’ye -ordunun bir parçası olarak tüm modern silah sistemleriyle donanmış ve savaş sonrası ilk iki generali faşizmde de önemli bir rol oynamış olan yarı askeri bir polis- 30 Mart 1949’da, İtalya’nın NATO’ya girişinden dört gün önce kurulmuş olan gizli servis Sifar’ı10 örgütleme, denetleme ve destekleme görevi verilmiştir. Sifar daha 1951’de “İtalyan askeri yapılarını, İtalya’nın kuzeyinde yabancı bir ülke tarafından ilerletilen mütte­fik devletlerinkiyle, (...) standartlaştırma ve homojen operatif ve defensif karinede birleştirmeyi hedefleyen gizli bir örgütün hayata geçirilmesini planlamaktaydı.” Daha aynı yıl, yeni yapının yönetimini üstlenecek olan yedi seçilmiş gizli servisçi ve asker, Büyük Britanya’nın istihbarat servisinde özel bir eğitimdengeçtiler.
Gizli yapı için çeşitli antikomünist güçlere başvurulmuştur. Bunların arasında, CIA tarafından, İtalyan ordusu ve Carabinieri ile birlikte gizliliğe yöneltilen, İtalya-Yugoslavya sınır bölgesi Friaul’daki Osoppo Tümeni de vardır. O antifaşist direnişin bir parçasıydı, fakat kesinlikle antikomünistti. 1946 Nisan’ında Osoppo, sözde Yugoslav provokasyonlarına engel olabilmek için yeniden organize edildi. Barış anlaşmasının imzalanmasından sonra Osoppo, özgürlük gönüllülerinin 3. Kolordusu oldu, 4.484 kişiden oluşuyordu, 6 Nisan 1950’de, 15 tabur için donanım ve silahla donatılan gizli yapının adı O oldu.

1953 seçimlerinde DC’nin iki milyon oy yitirmesinin ardından, İtalya’nın sağcı çevreleri ile ABD’de güçlenen sol karşısında korku arttı. CIA-üyesi ve covertaction (gizli eylem) uzmanı Wüliam Colby Roma’ya atanarak İtalya bölge yöneticiliğine getirildi. Nixon döneminde CIA-şefi olan Colby, 1958’e kadar İtalya’da kaldı ve o zamana kadar CIA tarafından girişilmiş en kapsamlı “gizli politik eylem programı”nı, yani “düşmanı doğrudan tanıma ve denetleme”yi yürüttü.12 İtalyan solunun tümü binlerce muhbir aracılığıyla her düzeyde araştırıldı. Colby’nin görev döneminde 1956’da General Giovanni De Lorenzo, CIA şefi Ailen Dulles’ın yakını ABD-Elçisi Bayan Claire Booth’un tavsiyesi üzerine Sifar’ın başına geçti ve yaklaşık 157. 000 kişi ile ilgili dosya açtı.11 Gizli servis çalışanı Luigi Cavallo 1954’te, FIAT’taki komünistleri devre dışı bırakacak bir programı hayata geçirmek için 1954’te ABD’den geri döndü. 1953’te Paris’te, psikolojik savaş içinde savunma Koleji kurslarını bitirmiş olan Edgardo Sogno da 1954’te geri dönmüştü ve gösterilerde, grevlerde provokasyonlar ve saldırılar örgütleyen ve yarı askeri gruplar oluşturan CIA’in nüfuzu altındaki Pace e Liberta hareketini kurdu.14 Çeşitli faşist grupçuklar 1956’da, daha sonra sürekli olarak gizli servislerle iş­birliği yapan Ordine Nuovo’da birleştiler. “Stay behind” ve “Demagnetize” operasyonları, Sifar ile CIA arasında belli belirsiz formüle edilmiş bir anlaşma ile uzatılmıştı. 4 Ekim 1956’da O resmen tasfiye edildi ve silahlar askeri kışlalarda depolandı, ama gerçekte O’yu Sifar devraldı ve onu Gladio adındaki gizli yapıya entegre etti.15

Sifar’ın 1 Haziran 1959 tarihli “Top Secret” olarak sınıflan­dırılmış bir yazısında, Gladio yapısının bir bölümü de zikredilmektedir: 1956’da 40 hücre aktivize edilmişti: altısı enformasyon hizmetleri için, onu sabotaj için, altısı propaganda için, altısı kaçış ve firarlar için ve on ikisi gerilla savaşı yürütmek için. Ayrıca “özel öneme sahip bölgelerde hemen harekete geçirilebilecek gerilla birliklerinin inşası”ndan söz edilmekteydi. Somut olarak O şimdi, toplam 1.500’den fazla üyesi olan ve 2.000 kişiyi daha mobilize edebilecek olan Alpleryıldızı, Denizyıldızı, Alpgülü, Açelya ve Katırtırnağı olarak adlandırılmaktaydı.16 Andreotti, o dönemde ve kesintisiz olarak 1996’ya dek Savunma Bakanı’dır.
 
Capo Marrargiu - Sardunya’da Gladio-Kampı
Gladyatörlerin, Capo Marrargiu’da Alghero ile Boşa arasında Sardunya kıyısında gizli eğitim kampı vardı. Karadan fiilen ulaşılamayan bu kampa, deniz üzerinden ve kayalık mağaraların arasından seyretmek veya helikopterle gitmek gerekiyordu. Dallı budaklı bir yeraltı dehliz sistemine sahip olan orta büyüklükteki bu kampta askerlerle siviller Nisan’dan Ekim’e kadar gerilla savaşı eğitimi aldılar. Sabotaj tekniklerini, bomba yapmayı ve daha birçok şey öğrendiler. Kampın resmi adı CAG (Centro Addestra-mento Guastatori) idi. Söylendiğine göre sadece 1969’dan, güçlenen sol karşısında kapatıldığı 1976 yılına dek, iki haftadan altı aya kadarki kurslarda 4.000 kişi eğitilmiştir. Fakat kampın gerçekten tasfiye mi edildiği yoksa yerinin mi değiştirildiği kuşkuludur, sonuçta Gladio 1976 sonrasında da faaliyetine devam etmiştir.

Kampın inşası 1954 yılında CIA’in desteğiyle başladı, sonra Sifar tarafından eğitim amacıyla kullanıldı. 1968’de ABD uzmanlarının yönetimi altında daha da geliştirildi, bir helikopter pisti, küçük uçaklar için bir havaalanı ve başkaca yeraltı yapıları inşa edildi. 1969 Nisan’ından itibaren, “Gerilim Stratejisi”nin başlangıcıyla uyum içinde, adada gladyatörlerin eğitimi üzerine raporlar mevcuttur. Katılan kişiler kampa, gittikleri yerin neresi olduğunu bilmeksizin, pencereleri siyaha boyanmış uçaklarda, gece getiriliyorlardı ve eğitim süresince kampı terketmeleri yasaktı. Kurs bittikten sonra tekrar uçakla geri götürülüyorlar ve eğitimlerine uygun silahları da yanlarına alıyorlardı, siviller artık en yakın askeri birimin seçkin bir subayına tabidiler.
Kampa üst düzeyde konuklar da gelmekteydi: örneğin 1961’de Andreotti ve 1967’de o zaman Savunma Bakanlığı’nda müsteşar olan Francesco Cossiga; ikisi de sonraki araştırmaların tümünde hiçbir şey anımsayamamışlardır.
 
Gladio-Ağı Tasfiye Ediliyor
Gladio’nun İtalya’daki faaliyetleri 1959’dan itibaren daha da arttırıldı. Amerikan gizli servisi anlaşmaya uygun olarak CAG’ye, hücrelerin stokunu oluşturmaları için öngörülen operatif karakterde materyal edinmesini sağladı.17 Sifar’ın 1959 tarihli bir belgesinde, gerek “askeri işgal kuvvetleri”ne gerekse de “iç altüst oluşlar”a karşı çıkacak olan sarih bir “gizli yapı”dan söz ediliyor.18 Örneğin 1963’te Roma’daki inşaat işçileri grevinde olduğu gibi sol miting ve gösterilerde müdahale etmek Gladio’nun görevleri arasındadır. Gladio üyeleri polis üniforması veya savaş giysileri içinde, 200’den fazla yaralıya yol açan vahşi saldırılara katılmışlardır.19

Sosyalist Parti PSI ve PCI’nin artan seçim başarıları ve aynı şekilde, solcularla işbirliğini onaylayan Hıristiyan çevrelerin oyları, “sol tehlike” endişesini alevlendiriyordu. Roma ABD elçiliğinin o zamanki askeri ataşesi Vernon Walters, CIA sorumlularıyla görüşmesinde, İtalya’da PSI’nin hükümete gelmesi durumunda ABD’nin ülkeye girmek konusunda tereddüt etmemesi gerektiğini savundu.20 1958’de, İtalya’da Colby’nin yerine CIA bölge yöneticisi olarak geçen Thomas Karamessines, 1963 parlamento seçimlerinde sola açılıma karşı çıkmış olan DC kanadına ve adaylarına CIA paralarını iletti.21 Sifar-bağlantılarından sorumlu CIA Albay’ı William Harwey, Sifar-Dairesi REI’nin22 yöneticisi İtalyan Albay Renzo Rocca’yı, DC’nin sol kanadını zayıflatmak için DC’nin sol kanadının parti bürolarına ve gazetelerine saldırılar düzenleyecek gruplar kurmakla görevlendirdi. Suikastlar solcu grupların eseri olarak gösterilmeliydi, bu arada baskı grupları aynı zamanda hükümetten daha sert ve kesin önlemler talep etmekteydiler. Rocca, toplam yaklaşık 2.000 üyeli bazı yarı askeri sağ radikal gruplar ve finansör olarak bazı sanayicilerle temasa geçti. Bu gruplar arasında, RSI sırasında Prens Borhese23 tarafından komuta edilmiş faşist birlik X MAS’in eski üyeleri de vardı. Bunlar, “düzenli milisler” ve “eylem hücreleri” oluşturmak için bütünüyle devralındılar. Rocca ayrıca, sanayici Vittorio Valetta ve patronlar derneği tarafından “eğitilen, hazır tutulan ve finanse edilen” bir grupla;24 aynı şekilde FIAT’taki döneminden sonra, Parti’yi zayıflatacak tartışmalar açması için Rocca tarafından PSI’ye sızdırılmış olan Cavallo çevresinden bir grupla temas kurdu.

General de Lorenzo Haziran 1962’de CIA’le bir anlaşma imzaladı, bu anlaşmada Sifar, hükümeti bilgilendirmeksizin, “olası zorunlu operasyonlar için çeşitlendirilmiş eylemler hazırlama”yı kabul ediyordu.25 Aynı yıl kendisi Carabinieri’nin başkomutanlığına atandı ve bütün önemli görevlere kendi adamlarını getirdi. Carabinieri’nin savaş gücünü büyük ölçüde arttırdı, yeni silahlar ve silah sistemleri sağladı, telekomünikasyon için bağımsız bir merkez kurdu ve ağır panzerlerle donatılmış XI mekanize tugayı hayata geçirdi. CIA’in bağlantı adamı Harvey o zaman CIA ana karargâhına yolladığı raporunda, bu panzer biriminin hızla yer değiştirme olanağını vurguluyor ve kamu düzeninin korunmasına uygun olmadığına göre gerçekten politik kullanımından hiçbir kuşku duyulamayacağına dikkat çekiyordu.

Fakat 1963 seçimlerinde sol partiler yeniden yüklendiler, tek başına PCI bir milyon daha fazla oy aldı.

1964’te De Lorenzo “rutin olarak” görevden alınmıştı, iki yıl sonra gerçek neden ortaya çıktı: DC ile çok iyi ilişkileri olan De Lorenzo 1964 Temmuz’unda Piano Solo darbe girişimine katılmıştı. Bu arada Carabinieri dahil, Gladio - yapılarını, “özel olarak eğitilmiş siviller”i ve radikal sağcı gönüllü milisleri darbe güçleri olarak planlamıştı. CIA’in gözdesinin darbe girişimine paralel olarak kapsamlı bir NATO manevrası yapıldı. Haziran 1964’te Moro’nun liderliğindeki orta sol hükümet devrilmişti, fakat PSI Temmuz’da hükümet programı olmaksızın yine Moro hükümetine girdi. Bunun üzerine, Gladio kampı Marrargiu’da tutsak edilecek binlerce solcunun adının bulunduğu listeler yayınlanmış olmasına rağmen darbe durduruldu.

3-5 Mayıs 1965 tarihleri arasında Roma’da yapılan politik ve askeri araştırmalar üzerine bir kongre özel bir ilgiyi hak ediyor. İtalyan savunmasının genelkurmayına yakın olan ve iki radikal sağcı gazeteci tarafından teşvik edilmiş olan özel kuruluş Alberto Pollio tarafından organize edilmişti. Askerlerin, politikacıların, sanayicilerin gizli servisçilerin ve Guido Gianettini ile Pino Rauti gibi ünlü faşistlerin konuşmacı olarak veya Mario Merlini ve Stefano Delle Chiaie’nin konuk olarak katıldıkları kongrenin özünde, Üçüncü Dünya Savaşının çoktan başladığı söz konusu edilmekteydi. Ancak geleneksel biçimlerde değil, aksine “... komünistler tarafından global ölçeklerde ve dünya çapında hazırlanmış, benimsenmiş ve denenmiş, hiç yayımlanmamış doktrinler, teknikler, usûller ve formüllere uygun olarak” yürütülmektedir.26 Tartışılan şey, bu “savaş”a yanıtın biçiminin ne olacağıydı, Giannettini’nin ve Rauti’nin bir önerisine dayanarak Nuclei di difesa dello Stato, yani devletin savunulması için hücreler ortaya çıktı.

1966’da, daha sonra birçok suikasta karışacak iki faşist Franco Freda ve Giovanni Ventura, sonuncusu aynı zamanda Sid üyesi, sayısız üst düzey askeri, “silahlı kuvvetlerin bağrında” kurulmuş olan ve “yıkıcılığa karşı muzaffer bir mücadelede, ölümcül hale gelmeden önce iltihabı kurutma” görevine sahip olan hücrelere katılmaya çağırdıkları mektuplar göndermeye başladılar.27 Bu hücreler en az 1973’e kadar faaliyet gösterdiler, ne var ki bugüne dek tam olarak kime tabi oldukları ve sahip oldukları boyut net değildir. Fakat Ordine Nuovo’nun gizli savaş yapısına entegrasyonu onaylanmış sayılmaktadır.

Nihayet Haziran 1966’da İtalyan gizli servisleri, skandallarla yüklü Sifar adını bırakıp Sid adını aldılar.28 Sifar’a karşı aynı zamanda başlatılan araştırmalar sonuçlanmamıştır.29
 
Carabinieri Kışlalarında Yeraltı Depoları Ve Ambarlar Gladio’nun Gizli Silahları
Gladio kapsamındaki güvenlik mekanizmasının kısımlarının hizmetinde düzenli silahlar olduğu gibi, gizli savaş birlikleri ve çok sayıda özel hücrenin hizmetinde de özel silahlar bulunuyordu. Alpyıldızı, Denizyıldızı, Alpgülü, Açelya, ve Katırtırnağı gibi savaş birliklerinin askeri donanımı kışlalarda muhafaza edilmekteydi. Bunların içinde O yapısının tasfiye edilmesinin ardından Sifar’ın devraldığı ve gizlediği bütün donanım da vardı. Raporlara göre bunlar, 31 adet büyük ve 23 adet küçük havan, 204 MG, 351 MP, 820 seri ateşli tüfek, 3.787 tüfekti. Genelkurmay’in 29 Nisan 1966 tarihli bir raporu Alptugayı Julia’da 1.050 tabanca, 1.372 MP, 144 Garand-tüfek, 87 bazuka, 97 lav MG ve 110 sinyal silahı, savaş birlikleri için hazır bekliyordu. Ne var ki silah deposu mevcudunun daha fazla olması gerekir, zira daha önce hiçbir zaman resmen kaydedilmemiş yüzlerce silahın alındığına ilişkin gizli servislerin ve ordunun raporları bulunuyor.30
Buna karşılık yeraltı depoları için silahlar büyük ölçüde CIA tarafından hazırlanmıştı. Bunlardan bir kısmı hava geçirmez özel mahfazalar içinde gönderilmiş ve toprağa böylece gömülmüştü. 1963’te yapılan bir teslimatta: metal kutular içinde 198 paket patlayıcı madde, tuzaklar için plastik kutular içinde 180 paket patlayıcı madde, bir Sten MP, iki tabanca ve altı el bombası bulunan 106 silah paketi, 364 fosfor bombası, 24 havan, 12 top, 120 kara-biner ve 24 hassas tüfek vardı. İkinci ve daha önemli teslimat 1969’da yapıldı.31 Silahlar kısmen doğrudan ABD’den, kısmen de ABD ordusunun Federal Almanya’daki rezervlerinden gönderiliyordu. İtalya’ya dağılmış 139 yeraltı deposundan birinin ortaya çıkarılması, 1972 yılında bütün depoların Carabinieri ve ordu kışlalarına nakledilmesine yol açtı.

Silahlanmanın boyutu, İtalyan hükümetinin neredeyse 40 yıllık bir zaman dilimi için yaptığı 622 kişilik harici gladyatör listesinin doğru olamayacağını gösteriyor. Gladio’nun sahip olduğu 280 eğiticiye oranla, sivil gladyatörlerin sayısının bu kadar az olmasının imkânsızlığı Araştırma Komisyonu’nca da saptanmıştı.
 
Sisteme İstikrar Kazandıran Bombalar-Gerilim Stratejisi
Gerilim stratejisi olarak, “güçlü devlet” talebini gerekli kılmak için sistemin istikrarsızlaştığı izlenimini ve dolayısıyla da korku yaratma yöntemi tanımlanmıştı. Bu ordu mensupları, gizli servisçiler ve sivillerden oluşan bir gizli örgütler ağı tarafından hayata geçirildi. Kapsamı ve komuta yapıları şimdiye kadar açığa çıkarılamadı. Fakat gerilim stratejisi Gladio’nun oluşturulmasına ilişkin ek anlaşmada formüle edilen görevlere uygundur.

İtalya’da politik durum 60’lı yılların sonunda daha da gerginleşmişti. Öğrenci hareketinin protestoları ve izinsiz grevlerin sayısı artıyordu. 1968/1969 yıllarında gösteri ve grevlerde altı kişi polis tarafından vurularak öldürüldü. PCI oylarını arttırmıştı ve DC’nin kimi kısımlarınca da sola açılım düşünülmekteydi.

Bu atmosfer içinde, faşizme karşı partizan direnişinin yıldönümü olan 25 Nisan 1969’da bir suikast dalgasının ilk iki bombalı saldırısı yapıldı: Bu saldırılarda 16 kişi yaralanmıştı.32 Ekim başlarında bir Yugoslav sınır istasyonuna ve Trieste’te bir Sloven okuluna yapılan saldırı başarısız oldu. Ancak Eylül 1996’da bu saldırıların ardında O’nun bulunduğu öğrenilmişti.
12 Aralık 1969’da Milano Piazza Fontana’da bulunan Ulusal Tarım Bankası’na yapılan saldırı 17 ölü ve bir kısmı ağır olmak üzere 84 yaralıyla sonuçlandı; bu saldırıda da Trieste’te kullanılanla aynı cins patlayıcı madde kullanılmıştı. İkinci bir bomba etkisiz hale getirildi, Roma’da da başka bombalar patladı. Soruşturma hemen radikal sol üzerinde yoğunlaştırıldı. Bir sözde sıkıyönetim ilan edildi, bütün gösteriler yasaklandı, parlamento dışı sola karşı baskılar şiddetlendi ve baskı organlarının yetkileri genişletildi.
Hiç kimsenin üstlenmediği saldırıdan sadece üç gün sonra iki anarşist yakalanmıştı. Sorgu sırasında biri, en az beş polisin gözlerinin önünde Milano’da bir polis karakolunun dördüncü katından “düştü” ve derhal öldü. Polis için bu itirafla eşdeğerdi.

Dokuz gün sonra davayı soruşturan savcı, sağa karşı da soruşturma başlatacağını açıkladıktan sonra görevden alındı.34 Yeni atanan savcı, saldırıya karıştıkları belli olan Freda35 ve Ventura adlı faşistleri tutuklamaktan vazgeçti. Her ikisi de, önde gelen başka faşistlerle birlikte Nisan 1969’da Milano’da yapılan saldırıdan kısa süre önce Sid temsilcileriyle buluşmuşlardı. Ayrıca hem gizli servisin hem de Freda ve Ventura çevresindeki bir terör grubunun elemanı olan Giannettini de saldırıya karışmıştı. Giannetti de Sid tarafından, diğer zanlılar gibi ülkeden çıkarıldı. Giannettini gizli servis raporlarında şunları yazmıştı: “İtalya’nın politik ve ekonomik çevreleri, yabancı çevrelerin desteğiyle orta-sol politikanın yerine ortanın açık bir formülünün konmasını kararlaştırmışlardır. Harekat şu adımlarla hayata geçirilecektir: (...) Kamuoyunu sola açılımın tehlikeli olduğuna inandırabilmek için gerektiğinde terörist saldırılar dalgası...”36

Buna uygun olarak dâhili Sid raporlarında faşist Mario Merlini suçlu gösteriliyordu. Yunan askeri diktatörlüğüyle iyi ilişkiler içinde olan Merlini’nin, bütün Avrupa’da tanınan sağcı terörist Ordine Nuavo’nun37 lideri ve Sid-elemanı Stefano Delle Chiaie’nin38 talimatıyla hareket ettiği söylenmekteydi. Delle Chiaie’nin ise uluslararası bir faşist terör ağının lideri Y. Guerin-Serac’ın talimatıyla harekete geçtiği belirtiliyordu. Ayrıca gizli servis belgeleri Ventura’nın 12 Aralık 1969’da Roma’da bulunduğunu göstermektedir. Buna karşılık Freda’nın saldırıda kullanılan cinsten 50 tane Timer satın aldığı tespit edilmiş, yine saldırıda kullanılan cinsten çantalardan dört adet satın alan kişinin Freda olduğu tezgahtar kız tarafından teşhis edilmişti.39 Buna rağmen Padua polisi bu ipuçlarının izini sürmedi; hatta ilgili polis memurları daha sonra terfi ettirildiler. Buna karşılık, Eylül 1969’da Freda ve Ventura’nın bir eyleme katıldıklarıyla ilgili emarelere rastlayan, Padua’da görevli Carabinieri Albay Pasquale Juliana, önce suçlanmış sonra da görevinden alınmıştı.40 1977’de, saldırıyla ilgili ilk davada Giannettini birinci mahkemede, Freda ve Ventura ikinci mahkemede delil yetersizliği nedeniyle beraat ettiler.41

1996 yılının Aralık ayı ortalarında Freda’nın eski arkadaşlarından birinin adı, Piazza Fontana’nın faili olarak anıldı, bu Venedik bölgesinde Ordine Nuovo’nun lideri Carlo Maria Maggi’nin sağ kolu ve bugün zengin işadamı Japon vatandaşı Delfo Zorzi’ydi. Sızan bilgilere göre, eskiden Ordine Nuovo üyesi olan Martino Siciliano ve Carlo Digilio -Digilio aynı zamanda GIA ajanıydı- soruşturmayı yürüten Milano savcısına, Zorzi’nin eylemden kısa süre sonra kendilerine eyleme katıldığını itiraf ettiğini ve sola darbe vurduğu ve sağcılara yeniden güç sağladığı için eylemin önemli olduğunu vurguladığını söylemişlerdi. Zorzi her şeyi reddediyor ve 1969’dan bu yana politik faaliyet içinde olma­dığını ısrarla ifade ediyordu. Ne var ki bunun doğru olmadığı ortada, çünkü Zorzi’nin 1975/76 yılına ait bir deste mektubu bulunmuş ve bu mektuplardan bu adamın İtalyan faşist terör olaylarının önemli kişileriyle ve aynı zamanda DC’nin aşırı sağıyla temas içinde olduğu ve şifreli mesajlar alıp verdiği anlaşılmıştır. İtalya, İspanya, Fransa ve Yugoslavya arasında mermer, mobilya, kimono, balık ve elektrikli alet ithalat ve ihracatıyla, çeşitli faşist terör gruplarını finanse ettiği söylenen Zorzi, İtalyan hükümet üyeleriyle de iyi ilişkilere sahiptir.

8 Aralık 1970’de Fronte Nazionale İçişleri Bakanlığı’na girerek mevcut bütün silahları ele geçirdi. Bu, Prens Borghese tara­fından yönetilen ve gerçekleştirilmesi ordu, Carabinieri ve faşist örgütler Ordine Nuovo ve Avanguardia Nazionale tarafından planlanan, fakat bilinmeyen nedenlerle yarıda kesilen bir darbenin başlangıcıydı.
31 Mayıs 1972’de Peteano’da bir bomba patlamış ve üç Carabinieri ölmüştü. Polis saldırıdan sol grupları sorumlu tuttu. Nihayet 1984’te Vincenzo Vinciguerra “tekil fail” olarak saldırının sorumluluğunu üstlendi. Gerekçesi son derece dikkat çekicidir: MSI (Movimento Sociale İtaliano) ve Ordine Nuovo’nun sisteminin üstesinden gelmek için savaşmadıklarını, tersine gizli servislerle, DC’nin kesimleri ve NATO’yla kapsamlı ilişkiler içinde olduklarını saptadıktan sonra, bu ittifakı torpillemek için “devlete karşı eylem yapma” kararı almıştı, faşist saldırıdan sonra gizli servislerce korunması, eylemin devlet tarafından istikrar kazanma yönünde istismar edilmesiyle devlet için faşist terörün işlevini bütün açıklığıyla görmüştü. Böylelikle bu ilişkileri açıklıyordu.42 Fakat burada Vinciquerra’nın itirafının dikkatleri başka yöne çekmeye hizmet edip etmediği sorusu öne çıkmaktadır. Onu, öncesinde ve sonrasında desteklemiş olan gizli servislerin, eyleme katılmamış olmaları hiç inandırıcı değil. Birincisi, bir kaç ay önce, 24 Şubat 1972’de bazı yerel Carabinieri Trieste yakınlarında, içinde silah ve patlayıcıların bulunduğu bir yeraltı deposu bulmuşlardı tesadüfen; patlayıcılar Peteano’da kullanılanlarla aynıydı. Carabinieri bir suç çetesinin silah deposunu bulduklarını zannediyorlardı. Fakat gerçekte Gladio’nun yeraltı depolarından biriydi bulunan ve Sid’e kadar uzanan izlerin tümünü silebilmek epeyce bir uğraş gerektirmişti. Parlamento Araştırma Komisyonu’na göre Sid bütün eylemlerde ve darbe girişimlerinde kapsamlı yanıltma manevraları yapıyordu.43 Ekim 1973’te Rosa dei Venti adlı gizli birliğin hükümet darbesi amaçlayan bir komplosu ortaya çıkarıldı. Bu komplonun başını ordu ve bütün güvenlik organlarından 87 yüksek rütbeli kişi çekmekteydi. Planlanan darbe altı safhada gerçekleşecekti ve dördüncü safhada askeri güç kullanımı öngörülmekteydi, beşinci safhada bazı bakanlar, parlamenterler, sol şahsiyetler ve eski partizanlar olmak üzere 1.624 kişi kurşuna dizilecekti. Yapılan tahkikatlar sonucunda 1974’te, 1971’den bu yana USPA’nın (Atlantik Paktı Güvenlik Bürosu) şefi ve 1970’den bu yana ise SID şefi General Vito Miceli tutuklandı.

Darbe girişimine meslekten provokatör Cavallo ve Padua III. Kolordusu’nun yüksek rütbeli subaylarından Albay Amos Spiazzi ve General Nardella gibi kişiler katılmıştı. III. Kolordu darbe çabalarının merkezi olarak bilinir. Bu kolordu Yugoslavya’ya karşı saldırı planları hazırladığı için kısa süre önce feshedildi. O zaman Savunma Bakanlığı görevini yürüten Andreotti nihayet bizzat müdahale ederek Miceli’nin görevinden alınması ve tutuklanmasını sağladı.44 Bu özel müdahalenin gizli servisin bazı bölümlerinin bağımsızlaşma eğilimini gösteriyor olması mümkündü, ne var ki Miceli bu meseleden herhangi bir zarar görmeden sıyrıldı ve 1977’de bir zamanlar kendisinin muhalifi olan birçoklarıyla birlikte gizli loca P2’de 45 buluştu.
Darbe girişiminin açığa çıkarılmasından kısa süre sonra faşist şiddet de yeniden doruğa ulaşmıştı. 28 Mayıs 1974’te Kuzey İtalya kenti Brescia’da Piazza della Loggia’da yapılan ve 3.000 kişinin katıldığı bir sendika toplantısı sırasında bir bomba atıldı; sekiz kişi öldü, 102 kişi yaralandı. Burada özellikle dikkat çeken emniyet müdürünün bombalı saldırıdan bir saat sonra, bütün izle­rin silinmesi için alanı yıkatmasıydı. Faillerin bulunması büyük ölçüde başarısız kaldı, faşistlere karşı açılan bütün davalar beraatla sonuçlandı.

4 Ağustos 1974’te İtalicus-Expres’te (Roma-Münih hattı treni) Floransa ile Bologna arasında bir bomba patladı, on iki kişi öldü, 45 kişi yaralandı. Saldırıyı Fronte Nazionale Rivoluzionario -P2 ile sıkı temasta olan Ordine Nuovo’nun ardılı olan bir örgüt- Carabinieri ve Sid’in koruması altında gerçekleştirmişti.
Saldırılar PCI’nin 1975 seçimlerinde oylarını arttıracağına kesin gözüyle bakıldığı bir dönemde gerçekleşmişti. Fakat uzlaşmazların orta tabakayı “komünist tehlike”ye karşı seferber etme stratejisi boşa çıkmıştı. Orta tabaka sola kaymayı sürdürdü.

Temmuz 1977’de gizli servislerin yeniden yapılandırılması bir kez daha gündeme geldi. Sid feshedildi, Sismi46 ve Sisde oluşturuldu. Aynı yıl, sonraki beş yıl içinde 136 eylem yapacak olan faşist terör grubu NAR47 ilk kez ortaya çıktı.

70’li yılların sonunda radikal sola karşı eşi görülmemiş bir suçlama kampanyası başlamıştı. Ne pahasına olursa olsun hükümette yer almak isteyen PCI bu kampanyada önemli bir rol üstlendi. Bu baskı dalgası sonucunda 40.000 ihbar, 15.000 tutuklama ve 4.000 hapis cezası gündeme geldi.48

Sola karşı bu büyük suçlama kampanyası sırasında 2 Ağustos 1980 Cumartesi günü, tatil trafiğinin çok yoğun olduğu bir sırada Bologna istasyonunda bir bomba patladı. İstasyonun bazıbölümleri yıkıldı, 85 kişi öldü. Sol, işçiler ve sendikalar faşistleri sorumlu tutarken, medya yine “aşırı sağa ve sola” karşı tavır içindeydi. Saldırı, parlamentonun P2 davasını araştırmak istediği öğrenildikten kısa süre sonra yapılmıştı. Asli sanık olan iki faşistin davası 1988’de kendilerine uzun hapis cezaları verilmesiyle son buldu. Daha sonraları üç gizli servis elemanıyla P2 locası şefi Licio Gelli de adaleti yanıltma girişimleri nedeniyle mahkûm oldular.

Burada dikkat çekici olan sol hareketlerin son bulmasıyla faşist terörün büyük ölçüde azalmasıdır, oysa faşistler devletin baskılarının hedefi de olmamışlardı. Faşistler “sadece” birkaç yıl daha bombalamaya devam ettiler, örneğin 23 Aralık 1984’te Milano-Napoli treninde Floransa’yı geçtikten hemen sonra bir tünelde bomba patladı. 16 kişi öldü, 277 kişi kısmen ağır yaralandı. Eylemin faili olarak bir grup Mafyacı ve faşist saptanmıştı. Davada Şubat 1989’da beş ömür boyu, bir 28 yıl,bir 25 yıl ceza verildi. Avusturyalı terörist Friedrich Schaudinn gıyabında 28 yıla mahkûm edilmişti. Schudinn, kendi ifadesine göre saldırıdan sonra İtalyan makamlarının yardımı sayesinde kaçabilmişti ve daha sonra da Frankfurt am Main’da yaşamını son derece rahat sürdürmüştü, öyle ki 1993’te bir İtalyan özel radyosu Schaudinn’le röportaj bile yapabilmişti.
 
Gladio’nun Açığa Çıkarılması

70’li yıllardan beri faşist suikastları soruşturan ve Peteano saldırısını aydınlatmış olan Venedik savcısı Felice Casson’un, 1989 sonunda İtalyan hükümeti ve gizli servislerine sorduğu, resmi olarak görevlendirilmiş silahlı bir gizli yapının olup olmadığına ilişkin soru yanıtsız kalmıştı. Ancak Ağustos 1990’da Başbakan Andreotti, “gizli servis Sismi tarafından yönetilen ve NATO çerçevesinde işbirliğinde bulunan”49 bir yapının varlığını onayladı. Andreotti nihayet Ekim ortalarında Meclis Komisyonu’na bombalı saldırıların ve terörizmin aydınlatılması için, Gladio üzerine on iki sayfalık bir rapor sundu; ne var ki bu rapor üç gün sonra Andreotti tarafından geri çekilerek bir hafta sonra iki sayfa kısaltılmış olarak yeniden Komisyon’a gönderildi. Bu ifşaat belli ki Doğu-Batı çatışmasının ortadan kalkmasıyla olanaklı olmuştu, zira son on yıl içinde Gladio hakkında yeterince açık emareler vardı.

1964 yılında General De Lorenzo’nun darbe girişimiyle ilgili soruşturma sırasında zamanın hükümet başkanları Mariano Rumor ve Aldo Moro “devlet sırlarına ilişkin çeşitli hususları açıkladılar. General Miceli ise önce Padua’daki mahkeme önünde gizli bir örgütten söz etti. Roma’da yargıç kendisine bu hususa ilişkin sorular sorduğunda ise konunun güvenlik politikasıyla ilgili olduğunu ve kendisi için gizlilik yükümlülüğü kaldırılırsa bu sorulara yanıt verebileceğini söyledi. Elbette bu yükümlülük kaldırılmadı. 1985’te gizli servis elemanları Milano Tarım Bankası’na yapılan saldırıyla ilgili, Gladio’nun adını vermeden, böyle bir gizli yapı bulunduğunu söylediler.

Çeşitli davalarda sorgulanan bütün politikacıların birdenbire bazı şeyleri hatırlayamadıkları örnekler, istenildiği kadar zenginleştirilerek çoğaltılabilir. Soruşturmalar ve mahkemeler sırasında son derece önemli sorular devlet sırrı kapsamında değerlendirilerek yanıtlanmamış ve Andreotti, Gladio’nun varlığını itiraf ettikten sonra bile hükümetin soruşturmaları torpillemesi devam etmişti.
1996 yılının Ekim ayı başlarında Roma savcılığı, Sismi’nin eski şefi Amiral Fulvio Martini ve Sismi eski Genelkurmay Başkanı General Paolo İnzerelli hakkında “devlet güvenliğiyle ilgili belgelerde yolsuzluk” yaptıkları iddiasıyla aynı zamanda Gladio’dan sorumlu Sismi VII. Kısım eski şefi Albay Giovanni İnvernizzi hakkında “görevi kötüye kullandığı” iddiasıyla dava açtı. Bu kişiler 1990 başlarında Gladio’nun işlevine ilişkin bir dizi belgeyi yok etmişlerdi.50

Her şeye rağmen İtalya’da başka bir Gladio ülkesinde olduğundan daha çok şey açığa çıkmıştır. Fakat Gladio’nun ya da benzeri bir şeyin halen varlığını sürdürüp sürdürmediği bilinmiyor. Gerçi yapı sözde feshedilmiştir, fakat her şey onun varlığını sürdürdüğüne işaret ediyor.
 
Eski Bağlantılar- Yeni Girişim-1993’te Darbe Planları

Ekim 1993’te Yarbay Aldo Michittu’nun eşi ve General Franco Monticone’nin sevgilisi Donatella Di Rosa, ordunun yüksek kademelerinde yapılan darbe planları ve silah karaborsacılığı üzerine ifşaatlarıyla kamuoyunu şok etti. Di Rosa’nın ifadesine göre hava, deniz ve kara kuvvetlerinin çeşitli birliklerinden oluşan Acil Müdahale Birliği Komutanı Monticone, aralarında 25 yıldır faşist örgütleri destekleyen ve söylediklerini doğrulayan kocası Michittu’nun da bulunduğu faşist eğilimli ordu mensuplarıyla birlikte 1993 sonu ya da 1994 başında bir darbe yapmayı planlamıştı. Yedi yıldır faşist militan olarak faaliyet gösteren Di Rosa söylediğine göre, değişik silah karaborsacıları ve aralarında Friedrich Schaudinn ve 1976’dan bu yana ölü olarak bilinen faşist Gianni Nardi’nin de bulunduğu bazı kişilerle yapılan gizli toplantılara katılmıştı. Bunun üzerine, görevinden istifa eden Genelkurmay Başkanı Goffredo Canino’nun da bu toplantılara katıl­dığı söyleniyordu. General Monticone ve Toscana/Emilio Romagna Bölge Komutanı General Fabio Fabbri “ağır hizmet kusuru” nedeniyle görevden alındılar. Bu kişilerle birlikte daha onlarca yüksek rütbeli subay hakkında vatana ihanet ettikleri ve devlete karşı komplo kurdukları iddiasıyla davalar açıldı.

Kuzeydoğu İtalya’dan sorumlu ordu komutanı Andreani hakkında da silah kaçakçılığı yaptığı iddiasıyla dava açılmıştı. Silahlar özellikle Almanya’dan kamyonlar içinde gizli servisler sayesinde sorun çıkmadan İtalya’ya getiriliyordu. İçinde 200 askeri donatacak hafif ve ağır malzemenin bulunduğu bir silah deposu ve San Marino’da İtalyan ordusunun 42 milyon DM’lık gizli hesabı ortaya çıkarılmıştı.

Fakat Di Rosa’nın ifadelerinin gerçeğe uygun olup olmadığı kesin bir biçimde açıklığa kavuşmadı. Gerçi sanıklar yıkıcı faaliyetler üzerine konuşmuşlardır, fakat bir darbenin planlandığına ilişkin kanıt bulunamamıştır, deniyordu son resmi araştırma sonucunda. Fakat bu durumda şu sorunun yanıtlanması gerekir: Yüksek rütbeli subayların alışkanlıkları ve buluşmaları hakkında kim di Rosa’ya bu kapsamda bilgiler vermiştir ve bu açık istikrarsızlaştırma manevrası kimin yararına lanse edilmiştir?
 
Gladio, Gladio-Sonrası?- Falange Armata Terörü
Nisan 1990’da o güne kadar bilinmeyen faşist terör grubu Falange armata (Silahlı Saf) bir hapishane pedagogunun öldürülmesi eylemini üstlendi. Falange, Catania’da iki sanayicinin öldürülmesi (31 Ekim 1990), Bologna’da iki Romalının öldürülmesi (23 Aralık 1990), Romagna’da bir saldırıda yoldan geçen iki kişinin öldürülmesi ve Bologna’nın kenar bölgelerinden birinde üç Carabinieri’nin öldürülmesi (4 Ocak 1991) gibi eylemleri de üstlenmişti. Falange eylemlerinde beyaz bir FIAT-Uno kullanılıyordu; bu durum 1988–1990 yılları arasında, süpermarket zinciri Coop kooperatifleri, bankalar, posta kuruluşlarına karşı vahşi saldırılar ve 1988’de iki Carabinieri’nin öldürülmesi eylemleriyle paralellik göstermekteydi. “Beyaz Uno Çetesi” diye bilinen failler eylemlerinde aynı tip arabayı, aynı silahları ve karaborsada bulunması neredeyse imkânsız olan özel mühimmat kullanıyorlardı.

O zamanki saldırıların şaşası ve kullanılan şiddet, ele geçirilen küçük ganimetle kesinlikle orantılı değildi. Fakat her şeyden önce faillerin hareket biçimi, ABD antiterör birliklerinin “Korsan,Mamut, Keskin nişancı operasyonları”na benziyordu: avcı tabancayla nişan alarak hedefe koşar, bu arada oldukça uzun boylu başka bir şahıs Pumpgun-silahla hemen onun arkasında ilerler ve “engelleri” ortadan kaldırır. Üçüncü olarak tüfekli bir keskin nişancı gelir. Üçünün hareketi birbirine uyumludur. Falange’nin eylemlerine tanık olan birçok kişi de benzer şeyler anlatmaktadırlar. 1982-1985 yılları arasında politik orta-sağ gelişiminin gözlendiği Belçika’da gündeme gelen ve “güçlü devlet” talebini öne çıkartan, süpermarketlere karşı bir dizi saldırıda da aynı biçim görülmüştür. Daha sonra bu saldırıların sağ çevrelerin emriyle gizli servis elemanlarınca yapıldığı ortaya çıktı. Ne var ki Falange canileri önce organize suç çevreleri içinde aranmıştı. Ancak 1994 sonunda Bologna çevresinde “Beyaz Uno Çetesi” ile Falange eylemleri arasındaki paralellikler soruşturmayı yürütenler tarafından doğrulandı.

Soruşturmanın nihayet adi suçluların dışına taşınabilmesi, kendisi de gladyatör eğitimi almış ve Sismi ile ilişki içinde bulunan Carabinieri Tugay Komutanı Domenico Macauda sayesinde olmuştu. Macauda ipuçlarını sık sık adi suç çevrelerine yönlendiriyordu, fakat bu yönlendirme manevralarından birinin suya düşmesi nedeniyle bütün suçu tek başına üstlenen Macauda tek fail olarak -bu çok anlamsızdı- sekiz yıl hapse mahkûm oldu.

Falange’nin, haber yasağı konmadan önce yaptığı son açıklama olan, 18 Eylül 1991 tarihli bildirim, eski Gladio çizgisinde politik bir konsepte ve uygun bir stratejiye sahip bir örgütün söz konusu olduğunu açıkça gözler önüne sermekteydi: “...bugünkü politik sınıfı kendisine birleştirici moral-otorite -ve eşitlik kuralları koymaya zorlayacak ne politik bir irade, ne hukuki ya da anayasal trikler (tuzaklar) ne de belirleyici bir düşünce oluşturan hareketler olmadığından, ... kendisini zehirleyen bu çürümüş ve hasta kökleri bünyesinden söküp atmanın zorunluluğuna, ancak güç ve terör politikası sayesinde, eylemlerle inandırılacaktır. Bundan emin olan bizler, stratejik olarak ulusu Kuzey’den Güney’e parçalara ayırdık; bütün bölgeler ve iller tedricen askerileştirilecektir. Beklediğimiz politik yanıtlar ne kadar yavaş, ne kadar kararsız ne kadar oyalayıcı ve güçsüz olursa, mücadelemiz o ka­dar kararlı, şiddetli ve genel olacaktır.”51

Daha yakından bakıldığında Falange’nin eylemleri güncel politik gelişmelerle ilgiliydi. Örneğin bir hapishane pedagogunun öldürülmesi, cezaevi tüzüğünün sertleştirilmesinin tartışıldığı ve cezaevi personelinin değişiklikten yana görüş bildirdiği bir sırada gerçekleşmişti. Bologna’da iki Carabinieri ise, Carabinierinin merkezi bir rol oynadığı kp1964’teki darbe girişimi hakkında tartışmalar alevlendiğinde öldürüldü. Cumhurbaşkanı Francesco Cossiga’nın, onların cenaze töreninde söyledikleri de çok açıktı: Piano Solo ve Gladio hakkında polemik yapanlar, teröristlerin oyununa geliyorlardı.52 Burada büyük bir ihtimalle yine devlet terörizmi söz konusuydu. 90’lı yılların başında yenilenmenin politik sisteme damgasını vurduğu53 İtalya’daki politik durum dikkate alındığında, eski cumhuriyetin teşvikçileri, yenilikçilerle terör yoluyla iletişim kurmuş olabilirlerdi.

1993’te yeni bir Falange eylemleri dalgası yaşandı; Mayıs ayında Floransa’da meydana gelen bir bombalı saldırıda beş kişi öldü, Temmuz sonunda Milano ve Roma’da üç saldırı beş kişinin hayatına mal oldu, onlarcası ise kısmen ağır biçimde yaralandı. Saldırılar genel olarak gizli servislerle ya da onun bazı bölümleriyle işbirliği içinde Mafya’ya yükleniyordu. Saldırıların biçimi ve kullanılan teknik bu tezi doğrulamaktadır. 1993 başlarında ise Sicilya’da Sisde yöneticisi Bruno Contrada, bugün yargılanmakta olan Mafya şefi Toto Riina’yı uzun yıllar koruduğu için tutuklandı. Kendisi Camorra’nınbeş kiloluk ateşleyicisiz bir bombasının Palermo-Roma treninde saklanmasını sağlamıştı. Aynı ay içinde nihayet ilk kez bir Falange üyesi tutuklandı: Adalet Bakanlığı’nda yüksek dereceli bir memur, grubun telefoncusu olarak teşhis edildi. Sismi’nin on elemanı Falange için telefon trafiğini yönettikleri kuşkusuyla görevlerinden alındılar. Sisde içinde de yaklaşık 300 eleman hakkında Gladio veya Falange ile suç oluşturucu yatay ilişki içinde oldukları şüphesi vardı.

Ekim sonunda Bologna’da “Beyaz Uno Çetesi” yakalandı. 20 kişiyi öldüren ve 60 kişiyi yaralayan altı teröristten beşi polisti. Fakat arka plan hâlâ karanlıktaydı. Grubun çıkarı ve amacı neydi? Altı yıl içinde elde ettikleri toplam 400.000 DM gibi küçük bir ganimet gerekçe olamaz. Ve Falange adına yapılan 600 tehdit ve üstlenme açıklamasının ardında kim vardı? Şu kesin: “kendilerini Falange armada diye adlandıran kişilerin bildirileri tek bir kaynaktan gelmekte ve ortak bir hedef gütmektedir (...) Bu, Falange’nin zaman zaman farklı kişilerce kullanılan bir laf değil (...) somut bir örgüt olduğunu gösteriyor”54 demektedir, bombalı saldırıları ve terörizmi aydınlatmak için kurulan Parlamento Komisyonu üyesi Senatör Giovanni Pellegrino.
 
Notlar:
1 Bkz. Commissione parlamentare d’inchiesta sul terrorismo in Italia e sulle cause della mancata individuazione dei responsabili delle stragi:II terrorismo, le stragi ed il contesto storico-politico. Roma 1995, s. 18
2 ABD Sicilya-Amerikan Mafyasını, Sicilya’yı istila planlarının içine almıştı; 1944’te Mafya şefi Virgilio Nasi’nin Sicilya Yüksek Komiserliği’ne adaylığını destekledi. Çünkü “doğası gereği antikomünist olan Mafya, İtalya’yı kendi kontrolü altına almak için CIA’in dayandığı unsurlardan biriydi”, diyor eski CIA ajanı Victor Marchetti. Bkz. Commissione 1995, s. 4 ve devamı.
3 Luciano Violante: II vero golpe e dire che c’e. in: L’Espresso, 31 Ekim 1993.
4 Bkz. Primo Moroni: centro di Iniziativa Luca Rossi. Gladio, stragi, riforme istituzionali, Milano 1991, s. 7
5 50’li yıllarda 369 en üst düzeyde polis komiserinden sadece ikisi faşist rejimin parçası değildi. Kariyerlerine faşizm altında başlamış olan 135 emniyet müdürü ve 139 emniyet müdür yardımcısından sadece beş emniyet müdür yardımcısının anti faşist direnişle bağlantısı vardı. 603 baş komiser ve 1.039 komiserden sadece 34’ü direniş hareketiyle bağıntılıydı. Bkz. Mario Coglitore ve Sandro Scarso: La notte dei gladiatori, Padova 1991, s. 26
6 Scelba, İtalya’nın kapitalist restorasyonu sırasında 40’h yılların sonundan 50’li yılların başına kadar görevdeydi. O zamanlar polis işçilere karşı aşın şiddet uygulamaktaydı. 1949’da Modena’da bir demirdöküm fabrikasında lokavt uygulamasına karşı yapılan bir genel grevde polis 6 komünist işçiyi öldürmüştü. Aynı yıl Kalabriya’da silahsız toprak işgalcilerine karşı el bombaları ve makineli tüfek kullanılmış, üç kişi ölmüş 12 kişi ağır yaralanmıştı.
7 Faşist Büyük Konsey, 25 Temmuz 1943’te ordunun yönetimini yeniden İtal­yan kralına verdi, Mussolini tutuklandı. 3 EylüTde İtalya kayıtsız şartsız teslim oldu. 8 Eylül’de kayıtsız şartsız teslimiyet açıklandı. Bir gün sonra Nazi Almanya’sının paraşütçüleri Mussolini’yi hapishaneden kaçırdılar; Mussolini Almanya’nın koruması altında “İtalya Sosyal Cumhuriyeti”ni(RSI) kurdu, Nisan 1945’e kadar varlığını sürdüren “İtalya Sosyal Cumhuriyeti”nin merkezi Salo’ydu.
8 Bkz. Moroni 1991, s. 6.
9 Bkz. Commissione 1995, s.9.
10 Servizio Informazioni Forze Armate - Silahlı Kuvvetler Gizli Servisi.
11 Bkz, Mario Coglitore ve Sandro Scarso: La notte dei gladiatori. Padova 1992. 2. Genişletilmiş Baskı, s. 184
12Agy. s.184
13 16.000 ismi içeren listelerin bir kısmı sonraları P2 şefi Gelli’nin villasındabulundu. HCommisione 1995, s. 12.
15 Bkz. Operazione Gladio. I segreü del Sid paralelle II testo integrale della relazione Gualtieri alla Com missione stragi. in: Avvenimenti Nr. 20. Roma 22 Mayıs 1991, s. 16 ve devamı.
16 Bkz. Stato Maggiore della Difesa: Le “forze speciali” del Sifar e l’operazione “Gladio” Roma 1959. in: Coglitore 1992, s. U8-13O.
17 Bkz. Coglitore 1992, s. 185.
18 Bkz. Stato Maggiore della Difesa 1959. in: Coglitore 1992, s. 129.
19 Bkz. Coglitore 1992, s. 18. .
20 Bkz. Mario Coglitore ve Sandro Scarso: La notte dei gladiatori. Padova 1991, s. 26.
21 Kennedy cinayetinin aydınlatılmasıyla ilgili belgelerin örtbas edilmesi işin de daha sonra Karamessines önemli bir rol üstlenmişti. Bkz. Agy. s. 50.
22 Ricerche Economiche e Industriali, Endüstriyel ve Araştırma Bölümü. Rocca 70’li yıllarda kuşkulu bir intiharla hayata veda etti. Bkz Coglitore 1991, s. 40.
23 Prens Junio Valerio Borghese, İtalya Sosyal Cumhuriyeti sırasında partizanları karşı kovuşturmalarla ün kazanmıştır. Onun 800’den fazla cinayetin faili olduğu kanıtlanmışı. Boıghesc 1949’da DC tarafından “faşizmin tasfiyesinin sonu’nun ilan edilmesiyle hapishaneden çıktı ve o zamandan bu yana rahatsız edilmeksizin faşist grupların kurulmalıyla uğraşıyor. Borghese, Sifar ve ClA’in sırdaşıdır ve Gladio’da faşist grupların bütünleşmesi için aracı olmuştur.
24 Bkz.Cornmissione Parlamenlare di Inchiesta sugli eventi del Luglio 1964. Roma 1971. Coglitore 1991, S. 42.
25 Bkz, Coglitore 1992, s. 185.
26 Açılış konuşmasında radikal sağcı gazeteci Gianfranco Finaldi. Bkz. Commissione 1995, s. 27 ve devamı
27 Bkz. Commissione 1995. s. 29
28 Sid - Servizio informuzioni difesa. Politik-askeri yurtdışı casusluğu; yurtdışı ajanlarının desteklenmesi; İtalya’da karşı casusluk, yurtdışına silah satışı ve NATO için tehlike anlamına gelecek radikallerin ve hareketlerin denetlen­mesi olmak üzere üç, bolümden oluşur. Hiçbir zaman faaliyete geçmemiş olan RSI’nin gizli servisi de Sid adını almıştı.
29 1974’te o zamanki Araştırma Komisyonu Başkanı General Beolchini, kendisinin araştırma raporlarının hiçbir zaman tam olarak açıklanmadığını söyledi. Dediğine göre rapora eklenen 37 tanık ifadesi ve 32 belgenin teki bile parlamentoya ulaşmamıştı, Bkz. Coglitore 1992, s. 186.
30 Agy. s. 140.
31 Agy. s, 128.
32 Yunan gizli servisinin açıklanan belgeleri Pino Rauti’yi sorumlu göstermektedir.
33 Bkz. il manifesto 1 Eylül 1996.
34 10 Temmuz 1976’da Savcı Yardımcısı Vıttorio Occosio, soruşturmayı üstlenmesinin ardından faşistler tarafından vuruldu.
35 Freda daha Ekim I965’te grevci tarım işçilerini polisin yanında tabancayla tehdit etmişti. Bu davranışı nedeniyle Padua Büyük Tarım Üreticileri Birliği’nden teşekkür yazısı ve davetiye almıştı. Bkz. Coglitore 1991, s. 114.
36 Agy. s, 62.
37 Milano Savcısı Ouido Salvini’nin ilkbahar 1995’ıe hazırladığı bir dosya Ordine Nuovıj’nun CIA elemanlarınca doldurulduğunu doğruluyor. Bkz. Albcrto Carlucci: Non desiderare la spia d’altri. İn: L’Espresso, 12 Kasım 1995.
38 Della Chıaie, 1996’da sosyalist üniversite öğrencisi Paolo Rassi’yi Roma’da Edebiyat Fakültesi önünde öldüren faşist grubun liderliğini yapıyordu. Bkz. Fredcrike Hausmann: 1943’len bu yana İtalya’nın kısa tarihi. Berlin 1994, s. 75
39 Bkz. Coglitore 1991. s, 84 ve devamı. 40 Bkz. Pasquale Julano: Memoıiale di Juliano. İn: Coglitore 1991, s. 100-110.
41 Fakat Freda ve Ventura 25 Nisan 1969 saldırıları nedeniyle hüküm giydiler. Delle Chiaie ise on yıl boyunca uluslararası düzeyde arandıktan sonra 80’li yılların sonunda Güney Amerika’da tutuklandı, faşist elebaşılarından biri olan Massımiliano Fatihini ile birlikte Şubat 1989’da beraat elti.
42 Bkz. Vincenzo Vinciguerra: La strategia delle stragi, dalla sentenza della Corte d’Assise di Venezia per la strage di Peteano. Roma 1989.
43 Bk/. Commissione 1995, s. 44 ve devamı.
44 Bkz. Centro di Inıziativa Luca Rosm. Gladio, stragi, riforme istituzionali. Milano 1991, s, 15.
45 “Propaganda 2” Locası politikacılar, yerli ve yabancı gizli servis şefleri, yüksek rütbeli subaylar, polisler, Carabinieri, banka müdürleri, işadamları ve ga­zetecilerden oluşan -eski Cumhurbaşkanı Berlusconi de aralarındadır yaklaşık l.000 kişilik bir teşkilattır. Bunlardan yaklaşık 100’ü illegal işlere karışmak, darbe planları, cinayetler, şantajlar, suikastlar ve suç izlerini yok etmek nedeniyle hüküm giydi. Loca Başkanı Gelli 17 yıl hapse mahkûm oldu, fakat şu an bazı hukuk hileleriyle serbest durumda.
46 Servizio Informazioni per la Sicurezza Militare - Askeri Güvenlik İçin Gizli Servis.
47 Nuclei Armali Rivoluzionari - Silahlı Devrimci Hücreler.
48 Bkz. Primo Moroni vs.: Altın Güruh. Berlin 1994, s.352.
49 Bkz. Tageszeitung, 29 Kasım 1990.
50 Bkz, il manifesto, 3 Ekim 1996.
51 Bkz. Coglitore 1992, s, 154 ve devamı.
52 Centro 1991,s. 19 ve41.
53 Öncelikle kapsamlı rüşvet skandalları politikanın mafyavari ilişkilere karışmasının ortaya çıkarılması ve Fransa’ya benzer otoriter bir devlet biçimi hakkında tartışmalar.
54 Giovanni Pellegrino: Qui Falange ci cova. İn: L’Espresso, 9 Aralık 1994.